Prof. Dr. Mehmet Kıcıman

Prof. Dr. Mehmet Kıcıman'ın ODTÜ rektörlüğü yaptığı dönemde, diploma töreni konuşması sırasında

Sevdiğiniz işi yapın, yaptığınız işi sevin. Para kazanmak için sevmediğiniz branşa girmeyin. Para her şey değildir. Kaynak israfına yol açmayacak kararlar verilebilir. Dünyanın hiçbir yerinde anne-babaların çocukların geleceklerine bu kadar müdahale ettikleri bir ülke yoktur.

25.06.1979 – 31.07.1982 tarihleri arasında rektörlük yapan ve 2 Mayıs 2018 tarihinde aramızdan ayrılan değerli Hocamız Prof. Dr. Mehmet Kıcıman ile 1999 yılında yapılan röportajdan alıntılarla Hocamız'ı saygıyla anıyoruz.

-ODTÜ’de göreve ne zaman başladınız?

1956 yılında yedek subaylık yaparken Milli Müdafaa Caddesi’ndeki binaya gittim ve iş başvurusu yaptım. Orada görev yapan Amerikalı bir zat “sen burayı boşver, Amerika’ya git” dedi. Ben de ondan sonra Amerika’ya doktora yapmaya gittim.

1961 yılında Türkiye’ye döndüğümde askerlik arkadaşım aynı zamanda kardeşimin eşi olan Ilgaz Alyanak “Seni Mustafa Parlar ile tanıştırayım” dedi. Mustafa Parlar ve Murat Dikmen ile tanıştım. Onlar da hemen Amerika’dan gelip, hemen görev almamı pek tavsiye etmediler. Sonra 1966 yılında ODTÜ’ye girdim.

-ODTÜ’de ne zaman yöneticilik yapmıştınız?

Haziran 1979’da rektör oldum ve Ağustos 1982’de ayrıldım. Ondan evvel iki sene rektör yardımcılığı ve 4-5 sene bölüm başkanlığı, akademik konsey üyeliği yaptım. Olumsuzlukların yoğun olduğu dönemlerdi.

-Bu dönemde ODTÜ’yü ve önemini ülke anlatma gereğini duydunuz mu?

ODTÜ’nün memleket için ne kadar önemli olduğunu, Türkiye’nin istikbalinin böyle üniversitelerden yetişenlere bağlı olduğunu anlatmak için köşkü ziyaret ettim… Bir örnek olarak; Kemal Gürüz de Asistan Profesördü, bir çalışmasını anlattı. Türkiye’nin kok ithal etmesinin döviz kaybına neden olduğunu ve bizim linyitlerimizden kok üretilebileceğini aktardı. 

-ODTÜ’nün diğer kurumlarla ilişkileri nasıldı?

ODTÜ’nün bütün büyükelçilerle, hem de Sayın Başbakan Bülent Ulusu ile arası çok iyi olmuştur.

-Hatırlayınca gülümsediğiniz anılarınız var mı?

Bir gün Çin Büyükelçisi ziyarete gelmişti. İnşaat Bölümü’nü geziyorduk. Gençler masa tenisi oynuyordu.” Bakın, bu milli sporumuz. Bizde ping pong deniyor, “Sizde var mı?” diye sordum. Adamcağız “ Ne tesadüf biz de öyle deriz,” dedi.

 Bir defasında bir başka büyükelçiyle geziyorduk. Bir derse girmiştik. Sonra bana “Ben Türkiye’ye yeni geldim. Türkçe’nin İngilizceye benzediğini bilmezdim, çoğunu anladım” dedi.

-Havacılık Mühendisliği sizin zamanınızda mı kuruldu?

Benim asıl mesleğim uçak mühendisliğidir. Araştırma uçakları üzerinde çalıştım. İlk uzay mekiği projesinde çalıştım. Havacılık Mühendisliği Bölümü Cahit Çıray’ın büyük katkılarıyla kuruldu. 

-Türkiye bilimde, teknolojide atılım yapabildi mi?

Bir memleketin en büyük hazinesi “beyin”dir. Sadece teknolojide değil ekonomi, sosyal(idarecilik hariç), ben zaten hepsini mühendislik olarak görürdüm. Mesela Almanya’nın harpten sonra kalkınmasının nedeni teknik gücüdür. Güney Kore’nin bir ara sadece kompozit materyallerde doktora yapan ABD’de 165 adamı vardır.  Burası da yavaş yavaş öyle oluyordu. Bizim öğrencilerimizin avantajı şuydu; ABD’de veya diğer ülkelerde burslu değil, asistan oluyorlardı, onların sisteminin içinde oluyorlardı. Gelen gençler son derece yararlı olmaktaydılar… Memlekette bayağı bir ilerleme kaydedilmek üzereydi. Tam sıçrama noktasına 1980’lerde gelmek üzereydik. Ondan sonra birdenbire baltalandı.

-Zamanınızda ODTÜ’de öğrenci-hoca ilişkisi nasıldı?

Benim zamanımda hoca-öğrenci ilişkisi çok iyiydi Akşam kahve içmeye bizim eve gelirlerdi. Hoca-talebe saha gezilerine çıkarlardı. İdare’de, Mimari’de bu durum gayet iyiydi. 1983’lerde 12,000 öğrenci vardı. Bu kampüsün ideal sayısı 18,000 öğrenci idi.

-Öğrencilere iletmek istediğiniz bir konu var mı?

Sevdiğiniz işi yapın, yaptığınız işi sevin. Para kazanmak için sevmediğiniz branşa girmeyin. Para her şey değildir. Kaynak israfına yol açmayacak kararlar verilebilir. Dünyanın hiçbir yerinde anne-babaların çocukların geleceklerine bu kadar müdahale ettikleri bir ülke yoktur.

* Röportajın tamamı ODTÜLÜ Dergisi'nin 21. sayısında okunabilir.